İktidar, İç Güvenlik Paketi’nin amacının “paralel yapılanmanın emniyet ve jandarmadan tasfiyesi ve tecavüz, taciz olaylarında zanlılarla mücadelenin sağlanması” olduğunu iddia ediyor. Ancak tasarı incelendiğinde amacın niteliğinin bundan ibaret olmadığı açık.
Yasa tasarısı ile polis daha çok yetkilendirilecek ve polisin eylem, görev ve sorumlulukları iktidar tarafından hazırlanan yasalara, yönetmeliklere dolayısı ile bizzat iktidarın denetimine tabi olacak. Emniyet ve asayişin temelini yürütme üyelerinin kararları oluşturacak. Başka bir ifade ile; hakim ve savcılar devre dışı bırakılarak yürütmeye (iktidar partiye diyebiliriz) bağlı olan yerinden yönetim birimi valilik, elinde geleni ardına koymayacak.
Şuan ki mevzuatta dahi Emniyetin ve Kolluk Kuvvetlerinin yetkileri demokratik bir topluma yakışmayacak kadar geniş. Düşünün ki; bu hali ile dahi bu ülke polis devletidir. Polisin attığı gaz fişekleri yüzünden, kurşunları yüzünden insanlar ölmekte. Biz her gün; şu anki yasalar kullanılarak polisin artan şiddetine şahit oluyoruz. İç Güvenlik Paketi birçok anlamda başta anayasal haklarımız olmak üzere çeşitli haklarımızın ve güvenliğimizin ihlali anlamına geliyor. Paket ile birlikte Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Kanunu, Polis ve Vazife Salahiyet Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda hayati önem taşıyan maddeler değişecek.
AKP Adıyaman(orada da oy kullanan yüzlerce “çoğunluk” var) Milletvekili Mehmet Metiner, 'İç Güvenlik Paketi'ndeki asıl amacı aşağıdaki şekilde açıklıyor: "Jandarmayı İçişleri Bakanlığı'na bağlıyoruz. Paralel yapının oraya nasıl sızdığını biliyoruz. Emniyet Teşkilatındaki paralel yapılanmayı tasfiye ediyoruz. Bu İç Güvenlik paketinin asıl amacı budur."
Metiner’in söyleminin hukuki terminolojide anlamı; asayiş ve emniyeti ve kamu düzenini korumak amacıyla teşkilatlanmış askeri güvenlik ve kolluk kuvvetleri yargının denetiminden çıkacak ve hukukçular tarafından oluşturulan kurallara bağlı olmaksızın iktidardan oluşan yürütmeye bağlanacak.
Toplantı ve Yürüyüşü Kanunu’nda anayasal haklarımızdan olan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını düzenleyen 3. madde şöyle:
“MADDE 3 - Herkes, önceden izin almaksızın, bu kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü hakkımızı koruyan bu madde, zaten aşağıdaki istisnaları ile sınırlı. Bu halde dahi, Toplantı ve Gösteri ve Yürüyüşü kanunu anayasal hakkımızı ihlal ederken, paket yasalaşırsa; gösteri ve yürüyüş hakkımız elimizden alınmış olacak.
“ İstisnalar: aşağıda belirtilen toplantı ve faaliyetler bu Kanun hükümlerine tabi değildir.
a) Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, vakıfların, derneklerin, ticari ortaklıkların ve diğer tüzelkişilerin özel kanunlarına ve kendi tüzüklerine göre yapacakları kapalı yer toplantıları,
b) Kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar.
c) Spor faaliyetleri ile bilimsel, ticari ve ekonomik amaçlarla yapılan toplantılar,
d) Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların Devlet ve Hükümet işleri hakkındaki toplantı ve konuşmaları ile Türkiye büyük Millet Meclisi üyelerinin halk ile yapacakları sohbet niteliğindeki görüşmeler.”
Yukarıda alıntılanan yeterli olmasa dahi bizim yürüyüş ve gösteri hakkımızı koruyan bir madde. İç Güvenlik Paketi ile; ilgili madde anayasal hakkımızı kullanmayı suç sayan bir maddeye dönüşecek. Tasarı yasalaşırsa hukuki güvenlik ortadan kalkacak ve tam anlamıyla polis devletine dönüşüm gerçekleşecek. İç Güvenlik Paketi ile hukuki meşrulaşma sağlanacağı gibi hukuk devletinin içi de tam anlamıyla boşaltılmış olacak.
Hem Anayasa’ya hem de kanunlara aykırı bir çok maddenin yer aldığı bu tasarı yasalaştığı takdirde; bizler toplumsal hayatımızda bunun yaptırımını ve yarattığı çöküntüyü her gün yaşayacağız. Sadece bir kaç örnek vermek gerekirse;
Madde 1 – 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salâhiyet Kanununun 4/A maddesinin altıncı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “Ancak bu” ibaresi “Bu” şeklinde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Ancak, el ile dıştan kontrol hariç, kişinin üstü ve eşyası ile aracının dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin aranması; İçişleri Bakanlığı tarafından belirlenecek esaslar dâhilinde mülki amirin görevlendireceği kolluk amirinin yazılı, acele hallerde sonradan yazıyla teyit edilmek üzere sözlü emriyle yapılabilir. Kolluk amirinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Bu fıkra kapsamında yapılan araç aramalarına ilişkin olarak kişiye, arama gerekçesini de içeren bir belge verilir.”
Tasarıda yer alan yukarıdaki madde polisin durdurma ve kimlik sormasına ilişkin yeni bir düzenleme öngörüyor.
Yürürlükteki mevzuatlar kapsamında; polis tarafından durdurma yetkisinin kullanılabilmesi için polisin tecrübesine ve içinde bulunulan durumdan edindiği izlenimine dayanan makul bir sebebin bulunması gerekir. Süreklilik arz edecek, fiili durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz. Eklenen madde ile tasarı yasalaştığında Sevgili Polis; tamamen kendi insiyatifi, gelenek ve görenekleri, örf ve adetleri kapsamında oluşturacağı subjektif yeterli şüphesine dayanarak kişinin üstü ve eşyası ile aracının dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerini arayabilecek. Arama esnasında öncelikli karar merci, emniyet amirleri olacak. Elbette kolluk amirinin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacak. Ancak o 24 saat içinde Sevgili Polis yeterli bir şüphesi olduğunda hop yanında bitecek; canı isteyecek kimlik soracak… Elinde bira mı gördü; kendisine veya başkalarına zarar vermenden korkup; hoop hemşerim hayırdır ifadeleriyle bezediği külhanbeyi tavrı ile seni durdurabilecekken; sen çoktan “hemşerim sensin, beni kafana göre durduramazsın” tavrını yapabilmene neden olan maddeler bütününü kaybetmiş olacaksın. Çay içsen de fark etmez. Tasarı kanunlaşırsa; bir süre sonra sadece tavrın, hal ve hareketlerin yetecek. Belki sadece kar topu oynamışsındır. Ama kar topu polisin üniformasına çarpmıştır…
Madde 2 ile 2559 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı fıkrada yer alan “Yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.” ifadesi “eylemin veya durumun niteliğine göre; koruma altına alır, uzaklaştırır ya da yakalar ve gerekli kanuni işlemleri yapar.” şeklinde değiştirilmiş.
Ocak ayı ortasında akşam dokuz civarında Kadıköy barlar sokağında bulunan Sevgili Polis, kendi şüphesinin kendisine tanıdığı hakka ve yeni düzenlemelere dayanarak bira içen/çay içen/kitap okuyan/kalın çorapla mini etek giyen/kar topu oynayan/ polise bakan/yere bakan/göğe bakan bir vatandaşı artık durdurabilir. Araması için artık gerekli işlemleri beklemesine gerek kalmayacak. Arama sonrası, eylemin ve durumun polisce nitelendirilmesini takiben Sevgili Polis; bizi koruyacak (canı nasıl isterse) belki arabası ile uzaklaştıracak (istediği yere) belki yakalamak isteyecek ve tüm bunlardan birini ve/veya hepsini yaptıktan sonra da kanuni işlemleri yapacak. Sevgili Polis görevinin amacına uygun işini yaptındığında; biz görevinin icrası esnasında herhangi bir zarar gördüysek; -zira hala şikayet etme hakkımız bulunursa- belki yargılanacak, belki yargılanmayacak ve belki de ödüllendirilecek. Bunun kararı Yürütme Kurulu tarafından verilecek.
Ofisinde canı sıkılan veya başka bir menfaati olan veya görevlendirilen Sevgili Polis, mağdur, müşteki veya tanığı evinde, ofisinde sorgulayabilecek. Örneğin siz bir işe iade davasında basit bir tanıksınız. Hop kapı çaldı. POLİS!. Çıkar mısınız evimden, içeri böyle giremezsiniz. POLİS: ifade alacağım. Tasarı yasalaşırsa; özel alana müdahele artık rutimiz olacak ve belki de özel alanın korunması lüks bir hak olarak erişimimize engellenecek.
Sevgili Polis yürürlükte bulunan mevzuat kapsamında görevini yaparken direnişle karşılaşırsa direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya halihazırda yetkili. Tasarı ile; “Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde,”polis bizi yaralayabilir, belki de öldürebilir. Polisin ne yapması gerektiği kendisinin etkisiz kılmaktan ne anladığı ile şekillenecek. Bu düzenleme ile yaşam hakkı ve beden bütünlüğü sürekli emniyet ve asayiş kuvvetleri tarafından ihlal edilebilecek.
Tasarı yasalaşırsa, silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü izinsiz düzenlenemez; düzenlemek için önce valilikten izin alınması gerek. Valilik izin vermediği takdirde yürümeye veya toplanmaya teşebbüs edilirse bu fiil kendinden menkul suç sayılacak. Şimdilerde, toplantı ve yürüyüş sırasında bir eylem, yasada yazılı olan suçlardan birinin maddi ve manevi unsurlarını taşıyorsa suç sayılmakta. Tasarı ile birlikte, izin verilmeyen yürümenin ve/veya toplanmanın çabası dahi suç sayılacak.
Toplantı ve gösteri yürüyüşünde kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen bez vesair unsurlarla örterek katıldın diyelim; iki yıl altı aydan dört yıla kadar yatarsın ciğerim. Soğuk kış aylarında eylem yapmak polis tarafından avlanmak anlamına gelecek.
Yine direniş esnasında çeşitli yollarla üçüncü kişilerin, özel, tüzel kişilerin ve devletin malına zarar verdin. Devlet, koşarak mağdurun ve kendisinin zararlarını bizzat sana rücu edip; zararı bizzat senden tazmin edecek.
Yasaya hızlıca baktığımızda anlıyoruz ki; İç Güvenlik Paketi ile şair sıkıyorsa sokağa dökülün gençler mesajınıvermektedir. Gözaltı süreleri kafalara göre uzarken, Vali gerekli gördüğü halde, kolluk amir ve memurlarına suçun aydınlatılması ve suç faillerinin bulunması için gereken acele tedbirlerin alınması hususunda doğrudan emirler verebilecek ve işimiz gerçekten valiye kalacak.
Yukarıda açıklananlar, paketin yasalaşması ile her gün yaşayabileceğimiz ihtimallerden birkaçı. Vücut bütünlüğü ve yaşam hakkı başta olmak üzere bir çok demokratik hakkın kullanılmasını engelleyen bu paketin kabulü mümkün değil. Bu düzenleme ile yaşam alanlarımız daha da küçülürken; sınırlarımız iktidarın istediği ölçüde daralacak.
Çoğunluğa bu paketin amacı “paralel devletin tasfiyesi ve tecavüz, taciz, cinayet zanlıları ile mücadele/kadınları koruma” ifadeleri ile lanse edilse de yaratacağı sonuçlar ve getireceği değişiklikler ortada.
İç Güvenlik Paketini okuyunca insan sormadan edemiyor; “Kim, kimi, kimden koruyacak?” (BK/BK/AS)
* Burcu Kaya: Bilgi Üniversitesi Hukuk yüksek lisans öğrencisi.